Boşanma davalarında en önemli konulardan biri, çocukların velayeti ve onların üstün yararının korunmasıdır. Türk Medeni Kanunu ve uluslararası hukuk ilkeleri, çocuğun menfaatlerini ön planda tutarak karar verilmesini zorunlu kılar. Anne ve babanın boşanma süreci boyunca ve sonrasında çocuğun fiziksel, psikolojik ve duygusal gelişiminin zarar görmemesi temel hedef olmalıdır.
Çocuğun üstün yararı ilkesi, velayet davalarında mahkemelerin temel değerlendirme kriterlerinden biridir. Mahkeme, velayet hakkını belirlerken ebeveynlerin çocukla ilişkisi, bakım ve gözetim yeteneği, çocuğun eğitim ve sağlık durumu, sosyal çevresi, çocuğun yaşı ve özel ihtiyaçları gibi faktörleri göz önünde bulundurur. Küçük yaşlardaki çocukların anne bakımına daha fazla ihtiyaç duyduğu kabul edilse de, her davada somut durum değerlendirilerek karar verilir.
Boşanma sonrasında çocuğun ebeveynleriyle sağlıklı bir ilişki sürdürebilmesi için kişisel ilişki düzenlemesi yapılır. Velayet hakkı verilmeyen ebeveynin çocukla düzenli görüşme hakkı vardır ve bu hak ancak çocuğun psikolojik veya fiziksel sağlığını olumsuz etkileyebilecek durumlarda sınırlandırılabilir. Ayrıca, ebeveynlerden birinin velayet hakkını kötüye kullanması veya çocuğun üstün yararını ihlal eden davranışlar sergilemesi halinde velayet değişikliği davası açılabilir.
Sonuç olarak, boşanma davalarında velayet ve çocuğun geleceğine yönelik kararlar alınırken, hukukun temel ilkelerinden biri olan çocuğun üstün yararı prensibi esas alınmalıdır. Bu süreçte ebeveynlerin haklarını ve yükümlülüklerini bilmesi, gerektiğinde hukuki destek alarak hareket etmesi, çocuğun sağlıklı bir şekilde büyümesini ve gelişmesini güvence altına alacaktır.